9 bin km uzakta yaşayan güleryüzlü kardeşlerimizin ülkesini ziyaret ettim. Endonezya birçok farklı dil, din ve kültüre sahip etnik gruplardan oluşuyor. Yogyakarta’da Borobudur ve Prambanan tapınaklarından Bali’de maymun ormanlarına kadar kendi gördüklerimi anlatıyorum. Bu bölümde Ijen yanardağındaki Blue Fire – Mavi ateş ve madencilerin görüntüleri var.
Endonezya birçok farklı dil, din ve kültüre sahip etnik gruplardan oluşuyor. Yogyakarta’da Borobudur ve Prambanan tapınaklarından Bali’de maymun ormanlarına kadar kendi gördüklerimi anlatıyorum. Bu bölümde Jakarta ve Yogyakarta’dan görüntüler var.
9 bin km uzakta yaşayan kardeşlerimizin ülkesini ziyaret ettim. İlk planım başkent Jakarta’dan trenle Yogyakarta’ya geçmek. Sonrası ikinci bölümde… Yeni bölüm çıktığında haberdar olmak için abone olmayı ve zil tuşuna basmayı unutmayınız!
Düştü, düştü diye bağrışmalar! Sürüklenme durunca kimse yerinden kıpırdamıyor… Ama her kafadan bir ses çıkıyor. Uçurum kenarına gidip kontrol etmeye cesareti olan ise yok. Tekrar bir kopma olup aşağı uçmaktan korkuyoruz. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgi dedikleri yer olmalı burası. Hep o çizgi üstünde yürüyorduk ama şimdi o çizginin dışına çıkmıştık. Allahım hala ordalar mı yoksa uçurumun dibine mi düştüler?
19. Ölüdeniz Hava Oyunları Festivali’ne ilk defa katıldım. 50’nin üzerinde ülkeden 900’ün üzerinde pilot gelmiş ve günde yaklaşık 2000 uçuş yapılmış Babadağ’dan. Yamaç paraşütüyle birlikte Base jump (serbest düşüş), skydiving (gökyüzü dalışı), wingsuit (yarasa adam uçuşu) ve çeşitli akrobasi gösterileri yapan pilotları görmek, ilk defa bu kadar kalabalık pilotla beraber gökyüzünde uçuş yapmak beni çok heyecanlandırdı.
3500 kişinin bir arada olduğu bir yerde çalışıyorum. Herkesi tanımak mümkün olmuyor. Zaman içinde iş amaçlı yeni kişilerle tanışıyorum. Haliyle her insan ayrı bir dünya gibi geliyor. Yeni birisiyle tanıştığımda genellikle muhabbeti hangi sporu yaptığına getiriyorum. Ve o konuda bir hayali var mı yok mu onu öğrenmeye çalışıyorum.
Kim korkar doğada yalnız dolaşmaktan! Eskiden ormanda dolaşırken kaybolmamak için işaretler konulurmuş. İşte dal kırılır, bez bağlanır falan…Teknoloji geldi işler değişti. Bu videoda doğada yön bulma hakkında konuşuyorum ve Suunto marka GPS’li saat tanıtımı yapıyorum. Piyasada iki tane saat modeli var iyi olan – Suunto Peak 3 ve Garmin Fenix.
Masa tenisi raketime Spin’li yeni bir lastik aldım, kendimiz değiştiriyoruz. Yorumlarınızı ve sorularınızı bekliyoruz. Kullandığımız malzemeleri şuradan aldık:
Su bazlı yapıştırıcı markası: Free Chack Pro butterfly – https://www.spinspor.com.tr/free-chack-pro-37-ml
Masa Tenizi raket lastiği marka ve modeli: Stiga Calibra Lt Spin – https://www.masatenisi.com/stiga-33
Aladağları özlemişim. Heybetli dağ silsileri ile yeniden buluşmak eski bir dost ile yeniden karşılaşmak gibiydi. Mehmet abinin hoplatan rahatsız traktörünü bile özlemişim. Gerçi o traktör dönüşteki yorgunlukta limuzin gibi geliyor insana. Yanlarında drone getiren bir grup gördüm. Traktörle dönerken tepelerinde takip eden drone ile görüntü kayıt ediyorlardı.
Dağcılık filmlerinde hep heyecanlı sahneler olur ya, başroldeki oyuncunun ayağı kayar son anda bir yere tutunur, yukarılardan bir şey düşer, mutlaka bir aksilik çıkar, bu dağ o heyecanı size kesinlikle sağlıyor. Yerli Everest filmi çekilse herhalde bu dağ, filmin konusu olurdu. Çünkü Erciyes aksilik çıkma olasılığı yüksek olan bir dağ. Ben kendimi Everest filmi sahnelerinde gibi hissettim çoğu yerde.
Isparta Dedegöl dağı kamp alanı manzarası çok güzel bir yer. Üniversite dağcılık klüpleri için çok uygun bir yer. Tam bir eğitim ve başlangıç yeri. Madem dağcılığa yeni başlayanlar için burasını önerdim yeri gelmişken yeni başlayanlar için önemli bir tavsiye vereyim. Süreç içerisinde çevremde çoğu kişinin diz kapağı ve çevresinde sorunlar yaşadığını gördüm.
Volkanik krater çanağına ulaştığımda sırttan batıya doğru döndüm. Karşımda ilk gördüğüm yükseltiye doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika önümde ilerleyen Sönmez hoca beni gördü ve kendisini takip etmem için uyardı. Gittiğim yer Hasan Dedenin mezarının olduğu söylendiği küçük zirveymiş(3235m). Saat 10:00 gibi birkaç dakikalık aralıklarla hep birlikte büyük zirveye (3268m) ulaştık.
Yamaç paraşütü sporuna başlangıç yaptım. Daha önce uçak yolculuğu ve askeri helikoptere binme hariç hiç uçuş yapmamıştım. Yükseklere olan tutkum nerden geldi bilmiyorum. Babamda yükseklik korkusu var. Balkona cama çıkamıyor. 2-3 metre yükseklikten bile aşağı zor bakıyor. Benim fotoğraflarıma ise hiç bakamıyor. İyi ki böyle şeyler genetik değil, babadan oğula geçmiyor.
Dağcılık – Tırmanış Ekipmanları ve Malzemelerimin bir listesini buraya çıkardım. Biraz da açıklayıcı bilgiler ekledim belki almak için internette araştırma yapanlar burayı bulursa onlara bir öneri olması için… Sorularınızı veya detay inceleme isteklerinizi buradan iletebilirsiniz…
Bugün tarihi yarımadada yarı maraton koşusuna katıldım. 10km ve 21km olarak iki ayrı kategori vardı. Yenikapı miting alanından başlayan koşu, 10 km koşanlar için Sirkeci tarafından dönüş yaparak, 21 km koşanlar için Balat’tan dönüş yaparak aynı istikameti takip ederek Yenikapı’daki başlangıç noktasında sonlandı.
Rüzgarla ilgili bir hikayesi daha bu dağın. 1959 yılında bir İngiliz uçağı Süphan dağının tam zirvesine çakılmış. O zamanlar kabin basıncı ayarlaması olmadığından uçaklar çok yüksekten uçamıyormuş. Soğuktan göstergeler donunca rüzgarla birlikte uçak rotasından sapmış ve pilotlar da bulutlu havada fark edemedikleri için dağın zirvesine çarpmışlar. Sonrasında İngilizler bir kurtarma ekibi kurmuş. Hem kurtarma hem de uçak içindeki gizli bilgileri imha etmek için yoğun çaba harcamışlar…
Arkadaşım Hakan’la hafta sonu öğlen vakti spor mağazası önünde buluşup beraber gezmek üzere sözleştik. Ben vaktinde gelip Hakan’ı telefonla aradım. O da varmak üzere olduğunu, on dakika içinde geleceğini söyledi. Telefonu kapatıp beklemeye başladım. Geldiğinde beni aradı. Konuşma şu şekilde sürdü:
Sönmez hocanın Ağrı Dağı kuzey rotasından kışın çıkış niyetini öğrendiğimde tereddüt etmeden geliyorum dedim. Kuzey rotası tehlikeli buz çatlaklarının olduğu zorlu bir rota. Yazın geldiğimde klasik rotadan tırmanmıştım. Üstelik sırt çantalarımızı atlar çıkarmıştı. Nuh Ararat’ın kurmuş olduğu mutfağı, aşçısı olan kampta kalmıştık…
Hedefimiz dağın 2675 metre rakımlı en yüksek noktası Gelincikana zirvesi. Afyonkarahisar ili sınırları içinde bulunan bu sıradağların ismi, Bizanslılarla Selçuklular arasındaki savaşta Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah’ın ordusunu dağın yamacına yerleştirmesinden geldiği söyleniyor.
Vadiye iniş çalışmaları yaptık. Burada aşağıya inenleri heyecanlı bir sürpriz bekliyor. Anlatılmaz yaşanır diyeyim. Bir arkadaşımız nasıl başardıysa pursik ipinin sıkışması nedeniyle tam orta noktada asılı kaldı. Sönmez hoca yeni bir ip hattı kurarak yanına ulaştı ve sıkışan ipi bıçakla keserek aşağı inmesini sağladı.
Velesbitleri değiştirmeyi teklif ediyorum. Çünkü bende dağ bisikleti var. Lastikleri kalın ve dişli. Asfalta yapışıyor resmen. Hakan’daki şehir bisikleti, ince tekerler asfaltta kayıp gidiyor…Sele boylarını ayarlıyoruz. Ve tekrar yoldayız. Aman Allah’ım keşke daha önce isteseymişim. Hakan’ın bisikleti ile uçuyorum resmen. Rampaları rahatça çıkıyorum. Düz yolda son viteste süratten pedalların boşa döndüğü oluyor.
Van gölüne Vanlılar deniz diyorlar. Göl suyunun cilt hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Bilimsel kanıtlar sunulursa sağlık turizmi gelişebilir burada. Suyu sodalı ve tuzlu olduğu için sadece endemik bir balık türü (inci kefali) yaşayabiliyor. Dalgasız gölde yüzmek zevkli ama çıkınca yağlı gibi hissettim kendimi ve su ile duş almak istedim. Sodalı suya alışmak gerekiyor.